Hiç “Balık” isminde bir kitap
olur mu? Hadi oldu diyelim bu kitap benim gibi bıyıklının önüne konur mu? Hadi
kondu diyelim… Kitap yenmeden durulur mu?
Duruluyormuş…. Nasıl oldu
bilmiyorum tabii bu durma an’ı :)
(kaynak: BDK) |
Kitabın en çok sevdiğim tarafı,
Kaplan’ın bakış açısından anlatılması… Bu gerçekten güzel bir anlatım olmuş…
Yazarı: Laura S. Matthews
Kitaptan alıntılarıma başlayayım
ben lafı çok da uzatmadan; (sayfa sırasıyla gidiyor ve alıntılar ancak konu
bütünlüğü yakalanabilir mi bilemem..çok da dert değil nasıl olsa merak edip
alacaksınız kitabı :)
“Babam alışık olmadığım çok sert bir sesle, ‘Şimdi otur da yemeğini ye’
deyince yine her zamanki tartışmalarından birini yapacaklar sandım, çünkü
anneme ne yapacağı söylenemez pek; ama o beni şaşırtarak, yorgun bir sesle
‘haklısın’ dedi, oturup kaşığını eline aldı. Babam “Onun ağzından ilk ve son
kez çıkıyor bu!” dercesine bana bakınca, her ikisine de gülümsedim.”
***
“Eh, öyleyse bir balıktır bu,” dedi annem. O
bana her zaman inanır…
***
Rehber’le karşılaşma:
“ Adamın insanın içini okuyan bir bakışı vardı, nasıl anlatsam- Hani,
odanızı toplamadığınız halde topladım dediğinizde, annenizin baktığı gibi.
Ancak yine de gözleri çok sevecen bakıyordu.”
***
“Başında yuları bulunmadığı için aslında her yöne gidebilecek olan
eşek, çevresinde ustaca bir dönüş yapıp Rehber’in peşine takıldı. Ona yetişince
de yavaşlayıp, köpek misali sakin sakin yanında yürümeye başladı. Arkalarından
onları izlerken, Rehber’in normalde köylülerin yaptığı gibi, ne eşeğin peşinden
yürüdüğünü, ne de onu dürtecek uzun bir sopası olduğunu fark ettim. … ‘ Onu
besliyorum, ona bakıyorum, onu hiç düş kırıklığına uğratmadım. Niye benimle kalmak istemesin ki?’
***
“Birden, ‘Sizin çocuklarınız var mı?’ diye soruverdim Rehber’e. Bir an
büyük bir sessizlik oldu, öteberiyi toplamakta olan annemle babamın donup
kaldıklarını hissettim. ‘ Dört tane vardı. İki kız, iki oğlan.’ ‘Ya,’ dedim,
‘Vardı’ deyiş biçimi hoşuma gitmemişti. Belki de büyüyüp evden ayrılmışlardı. O
zaman ‘Dört çocuğum vardı’ diyecekti
tabii. Keşke sormasaydım, diye
geçirdim içimden.’ … ‘ Onları kaybettim, karımı ve kuzenimi de. Eve roket
isabet etti. Geriye hiçbir şey kalmadı.’ Bunları, eşeğe bir çanta daha
bağlarken, sıradan bir şeyden söz eder gibi söylemişti. Ağlamaklı olmadığı için rahatladım.”
***
“Hasarın bu denli olmasından memnundum. Bazen
bir şey çok acı verdiği halde, bunu gösteremezsiniz. Haksızlık gibi gelir
insana bu. Her iki çorap da çıkınca, arkama yaslanıp takdirle ayaklarıma
baktım. Acıyı düşündüm. Evet, ayaklarım çektiğim acının gerektirdiği
haldeydiler- Ne demek istediğimi anladınız herhalde!”
***
“Hepimiz güldük, Rehber bile. O anda sanki yüzyıllar kadar uzun bir
zamandır hiç gülmemiş, hatta gülümsememiş olduğumuzu fark ettim. Bu öyle iyi
geldi ki, birbirimize bakıp, hiç nedensiz gülmeyi sürdürdük.”
***
“ ‘ Önce içim dışıma çıktı, sonra hepsi geri gelip tepeme kadar
fırladı.’ Dedim, çünkü gerçek buydu; ama nedense annemle Rehber bunu komik
buldular.”
***
İşte böyle bakıştık :) |
“Annem asla ağlamazdı. Kesinlikle. Hatta şimdi bile, bunu
anlayamazdınız. Arada bir burnunu çekiyordu ve burnu da biraz kızarmıştı; ancak
onun dışında hiç sesini çıkarmadan yürümeye devam ediyordu.”
***
“Silahlı bir adamla nasıl böyle konuşabilir- korkmuş
bir çocukla konuşurmuş gibi, diye düşündüm. Bu adam Rehber’i vurmaya
kalkışırsa, bacaklarına atlar, tekmeler, ısırır, tırmalarım, diye geçiriyordum
aklımdan.”
***
“Sıkkın bir şekilde boş boş bakarken, şimdi şaşırtıcı bir duygu
çeşitliliği yansıyordu yüzünden. Güneşli bir havada bulutların yeryüzüne düşen
gölgelerinin hızla geçip gidişini izlediniz mi hiç? Onun ifadesinde anbean
oluşan değişimleri izlemek aynen böyle bir şeydi işte: Kuşkulu, düşünceli,
rahatlamış, üzgün, aklı karışmış, mutlu.”
***
“Ben de herkes gibi saklambaç oynamışımdır. Gizlenirken sessiz nefes almak gerektiğini bilirim
yani. Ancak bir iki dakika geçip de, yaklaşan ayak sesleri duymayınca, dehşetle
ağlamak üzere olduğumu fark ettim- Annemle babamın başına ne geldiğini
bilmediğim için olsa gerek. Dudaklarımı sıkıca ısırıp kolumu çimdikleyerek,
ağlama hissi geçene kadar bekledim; çünkü ağlayacak olursam biri beni
duyabilirdi.”
***
“O an, yalnızca birkaç gün önceki Kaplan’ı düşündüm ve onun ne kadar
toy olduğunu fark ettim. İçin için o aptal küçük çocuğa sinir olurken, bir
yandan da artık onun tamamen geçmişte kalmış olması içimi burktu birden. Yine
bir yumru takıldı boğazıma, yutkundum ve dikkatimi yola verdim.”
***
“Orada uzun süre oturmuş olmalıyım; ama bunun da ayırtına varmadım.
Kelimelere dökmenin kolay olmadığı bir sürü şey hissediyordum. Ölmüş de olsa,
kurtulmamda payı olduğunu bilip bilmediğini merak ediyor; onu vurdukları ve hiç
değeri yokmuşçasına burada böylece bıraktıkları için öteki adamlara kızıyordum.
Orada oturdukça, bir şekilde ona eşlik ettiğimi hissettim. Bunların hepsi
saçma, biliyorum; ama belki de çamura batmaktan ve diğer her şeyden dolayı
kafam azıcık karışmıştı.”
***
“Babamın hafifçe yumulu avucuna baktım. Bana göstermek için
parmaklarını açtı. Her zamankinden daha solgun ve ufak görünen küçük Balık
oradaydı. Solungaçları açıp kapanıyordu. ‘Su yok. Ölecek!’ dedim, ağlamaya
başlayarak. ‘Ağzına al hemen! Sus, ağlamayı bırak!’ ‘Ama…’ ‘Ben de balıklar
hakkında birkaç şey bilirim, unuttun mu, Kaplan? Balığa giderdim eskiden. Onu
nemli tutman yeter. Yeterince yaşayacaktır.’ Sonra da ‘Ağzına al şimdi!’ dedi
babam aceleyle ve ben tek laf etmeden, o güçsüz
yaratığı elinden alıp ağzımın içine kaydırdım.”
************
İşte böyle… Bir kitabı neredeyse
birlikte okumuş olduk :) Balık’ı ağzına atan ben olsaydım bana bu kadar sevimli
bakmazdınız ama ya neyse…
Kitabın sonu, son cümlelerini de
bir zahmet yazmayayım dedim :)
Şimdi ne zaman canım sıkılsa ya
da bir konuda ümitsizliğe kapılsam aklıma Kaplan ve Balık geliyor. Tabii ki
aklıma balığın gelmesi için zor zamanlara gerek yok, çünkü onlar hep aklımda
orası ayrı. Ama bu Balık benim yemek istediklerimden farklı, bir kere boyu
küçük mü yoksa büyük mü onu bile anlamadım, hem ben bilmediğim balığa bıyığımı
uzatmam :)
Bir kitapta ne ararsınız bilemem ama bu kitapta; UMUT, SEVGİ, AZİM, ZAFER, MÜCADELE, CESARET…var, ha bir de BALUK :p
Bir kitapta ne ararsınız bilemem ama bu kitapta; UMUT, SEVGİ, AZİM, ZAFER, MÜCADELE, CESARET…var, ha bir de BALUK :p
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder